ROSE EKEN'İN AYNASI
Danimarkalı küratör ve sanatçı Rose Eken (1976) Tarot Arcana Major destesinin 13 numaralı kartı olan Ölüm kartını yeniden yorumlar. Siyah ayna üzerine sırlı seramik figürlerle çalışan sanatçı bu yapıtıyla Ölüm kartına ilişkin negatif algıyı yıkmayı amaçlar.
Raider-Waite destesinde ismiyle ve numarasıyla karşısına çıkan kişiyi ürküten bu kartın görevi özünde yalnızca güçlü bir farkındalık alanı yaratmaktır. Ölüm kartında bembeyaz bir at üzerinde zırhlı bir iskelet oturur. Ölüm meleğini temsil eden bu süvari sol elinde üzerinde beyaz bir çiçek deseni bulunan siyah bir sancak tutar. Bu çiçek yeniden doğuşu ve uyanışı temsil eder. Ölü süvari atıyla dua eder pozisyonda ayakta duran yüksek rütbeli bir ruhbanın önünde durur, ayaklarının altında ise tacıyla yere serilmiş ölü bir kral yatar. Böylece Ölüm kartı sadece fiziksel ölümün değil, bu olgunun temelindeki dönüşümün meselesinin de herkes için geçerli olduğunu anlatır.
Kart üzerinde sadece ruhban ve kral gibi maddi ve manevi yüksek makamlı kişiler bulunmaz. Atın önünde diz çözmüş kırmızı çiçekli taçlarıyla mavi elbiseli bir çocuk ve beyaz elbiseli genç bir kadın da yer alır. Fiziksel sonlanma her ne kadar yaş almış kişiler için geçerliyse gençler için de geçerlidir der kart. Ancak buradaki ölüm metaforunun her şeyin bir başlangıcı ve sonu olduğunu aktarmayı amaçladığı unutulmamalıdır.
Bu nedenle çocuk ve beyazlar içindeki genç güzel kadın “başlangıçların bir şeylerin sonlanmasıyla mümkün olabileceği” bilgisini ve “umudun her daim taze olduğu” gerçeğini bizlere hatırlatır. Yeni ve olumlu adımlar atmak için bu iki figür gibi saf ve temiz olmak bizler için ilk görev olmalıdır.
Ufukta yer alan iki kale arasından yükselen güneş ise bu kartın en değerli tamamlayıcısıdır. Bizler için yaşamlarımızdan artık bize hizmet etmeyen durumların veya alışkanlıkların sonlandırılmasıyla çok daha parlak ve umut dolu başlangıçların var olacağını haber verir. Güneşi içine alan iki kale ise aydınlık-karanlık, maddi-manevi, eril-dişil gibi düalitelerin varlığını ifade eder. Bu sembolizm çok değerlidir. Yeni doğumlar ve başlangıçlar için alışkanlıklardan, kişilerden veya mekanlardan vazgeçmenin zamanı geldiğini, ancak bu başlangıçlar için dengede olmak gerektiğini hatırlatır.
Rose Eken, Death/Ölüm (2024). Siyah ayna ve sırlanmış seramik. Foto: Eighteen Gallery
Eken’in Ölüm kartını yorumlayan eseri ise bizlere bir ayna sunar. Aynanın etrafında oksitlenmiş metal gibi görünen seramik çiçeklerden ve yapraklardan oluşan bir çerçeve yer alır. Bu çiçekler ayna etrafına düzensiz yerleşmişken ayna üzerindeki nesneler simetrik dizilmiştir. Aynanın karanlık yüzeyi tıpkı klasik destedeki gibi hayatlarımızda sonlanması gereken şeyleri ifade eder. Eken Ölüm kartının verdiği bu önemli mesajlar nedeniyle güven verici bir yanı olduğunu vurgular. Kartı bir sanat yapıtı bağlamında tekrar yorumlamak için çeşitli denemelerde bulunan sanatçı “ayna”yı kullanmayı tercih eder. Çünkü aynanın izleyici için güçlü bir uyarıcı olduğunu düşünür. Üzerine simetrik olarak yerleştirdiği seramik güveler, bıçaklar, anahtarların ortasında tek başına duran tek sembol ters bir pentagramdır.
Güve ölümle beraber dönüşümü, bıçaklar yaşamda aldığımız yaraları, avuçları bize dönük eller sorumluluklarımızı, deneyimlerimizi ve kaderimizi, anahtarlar kaderimize yön tayin edebilecek olasılıkların ve durumların kapılarını açma gücünün bize ait olduğunu, Tanrısal kuvvet ve kozmik sistem tarafından yaşamımızda bir çok kapıyı açabilme fırsatının bizlere hediye edildiğini ve aydınlık veya karanlık tarafı seçme hakkına sahip olan özgür irademizin varlığını hatırlatır. Bir bakıma hayat da kapısını açarak girdiğimiz ve kapatarak çıktığımız kozmik yolculuğumuzdur. Ellerimizle aydınlık kapıları itip yol almak ya da karanlık kapılardan içeri girip kaybolmak bizim seçimimizdir. Bıçaklar sadece yaralarımızı değil, aynı zamanda yaşamı bir heykel gibi tahayyül eder isek kazıya kazıya, oya oya inşa ettiğimiz mikrokozmozumuzu anlatır.
Pentagramın 5 kolu ise hava, su, toprak, ateş ve ruhtan oluşan 5 elementi temsil eder. Pentagramın ters biçimde durmasıyla ilgili iki görüş yer alır. İlki Şeytanı, kötülüğü, nefsaniyeti temsil etmesidir. Diğeri ise tam aksi bir yaklaşım sunar. “Düz Pentagram yukarı doğru işaret ederken insanın içinde özünden uyanan gücün maddeden ruha işleyişi ve yükselişi varken, ters pentagramda da insan ruhu ve bedeni içinden akan dengeli ve ölçülü ilahi-ideal gücün ruhtan maddeye bir işleyişi vardır. İdeal bir geometrik şekil olduğu için tersi de düzü de tanrısal gücün tekil fertlerden geçerek evrene uygulanmasına işaret eder (Aksoy, 2017).
Bu eserde tam ortada duran ters pentaram yukarıdaki açıklamaya paralel iki biçimde yorumlanabilir. İlki eğer pozitif bir dönüşüm deneyimlemek istiyorsak nefsimizin bize zarar veren rutinlerinden vazgeçmeye ve ders almaya gönüllü olmamızdır. İkinci ise söz konusu dönüşümü arzuluyorsak dengede kalmayı öğrenmemizin gerekliliğidir.
Eserin tam üstünde duran kuru kafalar ise klasik destedeki süvariye referans verir. Eserin genelindeki simetrik yaklaşım ve ayna ilişkisi oldukça önemli mesajlar taşır: İzleyiciye ne düşünüyorsa onu yaşayacağını, alma-verme dengesinin kusursuzluğunu, yaşamın iki yüzü olduğunu, yaşam ve ölümün birliğini, genel evrensel yasaların mükemmel bir şekilde çalıştığını, yaşamının sorumluluğunu almakla yükümlü olduğunu, hataları ile yüzleşebilme cesaretine sahip olması gerektiğini ve kanımca en önemlisi “karma”nın kudretini hatırlatır. Eken, özetle, klasik desteden yola çıkarak dönüşmek için aynaya bakmak ve çuvaldızı kendimize batırmak zorunda olduğumuzu vurgular.
Kaynak: Aksoy. Ö.M. (2017). Tersi ve Düzüyle Pentagram. (https://medium.com/sifagonullusu/tersi-ve-d%C3%BCz%C3%BCyle-pentagram-f4cc1f9561d1)
Comentários