top of page

Philippe Van Eetvelt, Kozmik Rezonans/Cosmic Resonance

2024, Performans/Performance, 13 dk./min.

 

Küratörler/Curators: Sinem Pehlivan & Neslihan Uçar KartoÄŸlu

Dansçılar/Performers: Philippe Van Eetvelt & Damla Kılıçkaplan

Koreografi/Choreography: Damla Kılıçkaplan

Kamera-Video düzenleme/Camera-Video Editing: UÄŸur Karagül

Ses tasarımı/Sound design: Etienne Bovo & Can Karakullukçu

​

​

KOZMÄ°K REZONANS

 

Philippe Van Eetvelt’in “Kozmik Rezonans” isimli eseri Ankara Kanada BüyükelçiliÄŸi desteÄŸi ile Frankofoni Haftası için Sinem Pehlivan ve Neslihan Uçar KartoÄŸlu eÅŸ küratörlüÄŸünde düzenlenen “Philippe Van Eetvelt ile Kültürlerarası Diyalog” organizasyonu için tasarlanmıştır.

 

Sanatçının, Victor Hugo’nun “Bir Ä°dam Mahkumunun Güncesi”, Delphine Minoui’nin “SessizliÄŸin Alfabesi” ve Lise Bourbeau’nın “Bedenini Dinle” isimli kitaplarından esinlenerek tasarladığı eser bireyin esaretten özürgürleÅŸmeye yönelik yaratıcı ve çok sesli deneyimini sunmakta, kiÅŸinin huzura erme ve kendinde kendini bulma halini sergilemektedir. Bireye dair bu keÅŸif hali bir bakıma sanatçının yaratım sürecindeki yolculuÄŸunu da aktarmaktadır. Öyle ki yaratım süreci sanatçı için basit ve olaÄŸan bir ardıllığa sahip deÄŸildir. Sanatçının alanı ne olursa olsun bir yapıtın doÄŸum hali bireyin ruhsal dünyasındaki iniÅŸ çıkışları kapsamaktadır. Bu iniÅŸ çıkışlar esaret ve özgürleÅŸme arasındaki gel gitleri temsil etmektedir. Nasıl ki bir bebeÄŸin doÄŸumu meÅŸakatli bir deneyim ise, yaratım süreci de benzer zorlukları içeren bir yolculuk ve yolcu olma halidir.

 

Performans sürecinde hem bir bireyin özgürleÅŸme halini hem de bir yaratımın çetrefilli panaromasını sunan Van Eetvelt’in ilham aldığı eserlere iliÅŸkin vurgusu ve teması arka fonda yer alan ve performatif eylemlere eÅŸlik eden seste alfabenin aktarımıyla tek vücut olmaktadır.

 

Belirli bir ritim ile süzülen harfler Türkçe ve Fransızca olmak üzere karışık sıralanmakta, böylece yaratımın gel-gitleri farklı dillerin notalarıyla paslaÅŸmaktadır. Böylece iki dil arasındaki karşılıklı etkileÅŸim performatif sürece eÅŸlik ederken bireyin kendini ifade etme sürecinde kelimelerden öte harflerin önemi vurgulanmaktadır. Öyle ki harflerin sesleri ve bedenin tepkisel hareketi arasındaki iliÅŸki bireyin kendini ifade etme noktasında güçlü bir araç olmaktadır, performans sürecinde ise bu birleÅŸimin kelimelerin aktarımından daha kuvvetli ve etkin olduÄŸu gözlemlenebilmektedir. Her hareket bir yaratım eylemi, her harf yaratma fiilinin sesi olmaktadır.

 

Performansın bir diÄŸer önemli vurgusu “dualite” olgusu üzerine olmaktadır. Damla Kılıçkaplan’ın koreografisini tasarladığı eserde kadın ve erkek bireyin varlığı ile eril ve diÅŸil arasındaki hem uyum hem zıtlık halleri evrenin dualitesine ve bu dualiteden yayılan dengeli titreÅŸime iÅŸaret etmektedir. Öte yandan benzer dualite vurgusu yaratım sürecine de ışık tutmaktadır. Bir eserin üretim sürecindeki sanatçının zaman zaman sıkışarak zaman zaman açılım yaÅŸayarak tasarım eylemi içindeki evrilme ve dönüÅŸme hali de evrenin ikilemler dizisi ile buluÅŸmaktadır.

 

Kendi kabuÄŸu içinden çıkmaya çalışarak ve sınırlarını yıkarak doÄŸmaya ve özgür kalmaya çabalayan, sonunda eseriyle özgürleÅŸen sanatçının bu eÅŸsiz “var olma” deneyimi performansın evrenini yaratmaktadır. Kendi içindeki dualitelerle yaratım eyleminin her bir harfini adım adım deneyimleyen sanatçının varlığı kozmosun harmonik yapısının bir parçasına dönüÅŸmektedir.

 

30 sn.lik bir sessizlikle baÅŸlayan, bu sessizliÄŸin Victor Hugo’nun idamı bekleyen mahkumunun haykırışı ile bozulan performans bireyin özgürleÅŸmesini, kendinde kendini bulmasını ve huzura ermesini evrenin mükemmel dualitesi ve titreÅŸmiÅŸiyle aktarmaktadır.  SessizliÄŸin Harfleri isimli eserin ilham olduÄŸu harf aktarımının varlığı ise söz konusu dualiteyi farklı bir boyuta geçirmekte, iletiÅŸimi ve bireyin kendini ifade etme biçimini kelimelerin ve cümlelerin ötesine taşımaktadır. Harflerin ritmi ve kültürler arası referansı sadece performansın akışına eÅŸlik aracı deÄŸil, aynı zamanda bireyin, yani sanatçının kendisini var etmesinin ve var olma bilincinin de dünyası olmaktadır.

 

Kadın ve erkek dualitesinin birbiri ile çarpışan ve birbiri ile uyumlanan doÄŸasının merkezini ve çeperlerini yaratan iletiÅŸim kavramının önemi ve bedenin, dilin ve sesin güçlü iliÅŸkisi de ayrıca “Kozmik Rezonans” eserinde disiplinler arası bir yaklaşımla sunulmaktadır. Sanatçının kendini ifade etmeye yönelik farklı yöntemlerle buluÅŸtuÄŸu bu çalışmada Philippe Van Eetvelt dilin güçlü varlığını sunarken dilin bilinç ve bilinçaltı kavramlarıyla olan iliÅŸkisini de aktarmaktadır.

 

Karanlık bir perdeye izleyiciye arkasını dönerek ve dualite olgusunu muhafaza ederek yapılan hayali resim kendimize dair gerçekte neyi inÅŸa edebildiÄŸimiz ve hayallerimizi gerçekten zihin duvarına boyamayı ne denli baÅŸarabildiÄŸimizi sorgulamaktadır. Öte yandan gündelik yaÅŸamda ikilemler arasında gel-gitleri sürekli deneyimleyen bireyin veya sanatçının hayallerini gerçekleÅŸtirmekten ziyade anlatma yolu ararken bile ne kadar özgür olup olmadığını irdelemektedir.

 

“Kozmik Rezonans” sadece evrenin dualitelerle dolu kusursuz titreÅŸimine iÅŸaret eden bir eser deÄŸildir, bireyin ve/veya sanatçının da kozmik yapının küçük bir örneÄŸi olduÄŸunu, hatta bu sonsuz kozmosu içinde taşıyan bir varlık olduÄŸunu izleyiciye hatırlatmaktadır.

 

 

COSMIC RESONANCE

 

Philippe Van Eetvelt's work titled "Cosmic Resonance" was designed for the "Intercultural Dialogue with Philippe Van Eetvelt" organization co-curated by Sinem Pehlivan and Neslihan Uçar KartoÄŸlu for Francophonie Week, with the support of the Canadian Embassy in Ankara.

 

The artist designed this work inspired by Victor Hugo's "Diary of a Death Row Prisoner", Delphine Minoui's “Alphabet of Silence” and Lise Bourbeau's "Listen to Your Body". The work presents the individual's creative and polyphonic experience of liberation from captivity and displays the individual's state of finding peace and finding oneself within oneself. This state of discovery about the individual, in a way, conveys the artist's journey in the creation process. The creative process does not have a simple and ordinary sequence for the artist. Regardless of the artist's field, the birth of a work includes the ups and downs in the spiritual world of the individual. These ups and downs represent the ebb and flows between captivity and liberation. Just as the birth of a baby is a difficult experience, the creation process is a journey and a state of being a passenger that involves similar difficulties.

 

Presenting both the liberation of an individual and the complex panorama of a creation during the performance process, Van Eetvelt's emphasis and touch on the works he is inspired become one with the transfer of the alphabet in the sound in the background that accompanies the performative actions.
 

The letters floating in a certain rhythm are arranged in a mixed order, Turkish and French, so that the ebb and flows of creation play ball with the notes of different languages vis a vis. Thus, while the mutual interaction between the two languages ​​accompanies the performative process, the importance of letters rather than words is emphasized in the individual's self-expression process. So much so that the relationship between the sounds of the letters and the reactive movement of the body becomes a powerful tool for the individual to express oneself. During the performance process, it can be observed that this combination is stronger and more effective than the transfer of words. Every movement is an act of creation, every letter is the sound of the act of creation.

 

Another important emphasis of the performance is on the phenomenon of "duality". In the work choreographed by Damla Kılıçkaplan, the existence of male and female individuals and the states of harmony and contrast between masculine and feminine point to the duality of the universe and the balanced vibration emanating from this duality. On the other hand, a similar emphasis on duality also sheds light on the “creation process”. The state of evolution and transformation of the artist in the act of design, sometimes getting stuck and sometimes experiencing expansion during the production process of a work, also meets with the series of dilemmas of the universe.

 

This unique experience of "existence" of the artist, who strives to be born and remain free by trying to get out of his own shell and break his boundaries, and finally becomes liberated with his work, creates the universe of the performance. The existence of the artist, who experiences each letter of the act of creation step by step with the dualities within oneself, becomes a part of the harmonic structure of the cosmos.

 

The performance, which begins with a 30-second silence and is broken by the scream of Victor Hugo's prisoner awaiting execution, conveys the individual's liberation, finding oneself within oneself and finding peace with the perfect duality and vibration of the universe. The existence of letter transfer, which inspired the work titled “Alphabet of Silence”, takes the duality in question to a different dimension and carries communication and the individual's way of expressing oneself beyond words and sentences. The rhythm of the letters and their cross-cultural reference are not just a means of accompanying the flow of the performance; at the same time, it is also the world of the individual, that is, the artist, where he/she can create himself/herself and his/her awareness of existence.

 

The importance of the concept of communication, which creates the center and peripheries of the colliding and harmonizing nature of the duality of men and women, and the strong relationship of body, language and voice, are also presented with an interdisciplinary approach in the work "Cosmic Resonance". In this work, where the artist meets different methods of self-expression, Philippe Van Eetvelt presents the strong presence of language and also conveys its relationship with the concepts of consciousness and subconscious.

 

The imaginary painting, painted on a dark fabric screen with one's back to the viewer and preserving the phenomenon of duality, questions “what we can actually build about ourselves” and “how well we manage to paint our dreams on the wall of our minds”. On the other hand, it examines how free the individual or the artist, who constantly experiences the ebb and flows of dilemmas in daily life, is, even when looking for a way to express his/her dreams rather than realize them.

 

“Cosmic Resonance” is not only a work that points out the perfect vibration of the universe full of dualities, it reminds the viewer that the individual and/or the artist is also a small example of the cosmic structure, and even a being that carries this infinite cosmos within itself.

bottom of page